Sayfa İçeriği
Şeriat; “bir yöne doğru açılarak uzayıp gitmek, açık olmak; açık hale getirmek” anlamlarındaki şer‘ kökünden türeyen şerîat (çoğulu şerâi‘) ve şir‘at kelimeleri “insanların ya da hayvanların su içtiği, açıkta olan ve kesilmeyen akarsu; bu suya giden yollar” mânalarına gelmektedir. İslam dünyası için önemli bir konu olan Şeriat Nedir? Şeriat Nedir? Ne anlama gelir? soruları oldukça merak edilmektedir. Konu ile ilgili tüm detaylar Haberimizin devamında..
Şeriat Nedir? Ne anlama gelir?
Şeriat Allah’ın koymuş olduğu belirli kurallar bütünüdür. Yüce Rabbimiz Kullarının bu kanunlara inanmasını, hayat biçimi olarak görmesini, yaşamasını emretmiştir. Hiç Şüphesiz İnsanı yaratan Yüce Allah, her zamanın ihtiyacına cevap verecek genişlik ve zenginlikte değişmez İlahi kanunlar bildirmiştir. Bütünsel olarak bakılırsa Şeriat İslam’dır diyebiliriz. Şeriat Kuran’a ve Hadislere dayanan Hayat biçimidir. Şeriatı inkar eden biri Allah’ı ve onun kanunlarını hiçe saymış olur. Malesef ki Şuanda bulunduğumuz zaman diliminde ve toplumunda Şeriat kanunları ile yaşamamaktayız. Şeriatsız bir toplum, Kökleri çürümüş bir ağaca, temelden sarsılmış bir binaya benzer. Nasıl ki kökten çürüyen ağaç çok fazla yaşayamaz, temelden sarsılan bina her an çökebilir. İşte şeriatsız bir toplumun da yıkılması, çürümesi de an meselesidir. Çünkü Beşerin kanunları Beşer gibi fanidir. Gelip geçicidir. Ancak Allah’ ın kanunları sonsuz ve sağlamdır, güvenlidir, gerçektir.
Bununla ilgili Yüce Allah Kur’an-ı Kerim de “Seni din konusunda bir şeriatın üzerinde görevli kıldık. Artık ona uy! Bilmezlerin arzularına uyma! Muhakkak Allah indinde hak din İslâmiyettir, yâni şeriattır.” (bk. Maide, 5/48, 49) buyurmuştur.
Şeriat Nedir? Ne anlama gelir? sorusunu Böylelikle Cevaplamış olup Kur’an da geçen şeriat ile ilgili ayetlere birlikte göz atalım..
Kur-an’ da Şeriat
Şeriat Kelimesi Kur’an-ı Kerimde “Şir’a” (Mâide, 5:48) “şerea” (Şura, 42:13) “şereû” (Şura, 42:21) ve “şeriat” (Câsiye, 45:18) kelimeleri ile 4 ayette geçmektedir.
İlk ayette yüce Allah peygamberimize (sav) “Biz bu kitabı, yani Kur’an-ı Kerim i önündeki kitapları tasdik edici ve onlara şahit olsun diye sana hak üzere inzal buyurduk. Sen de onların aralarında Allah’ın indirdiği şeyle hükmet. Size hak ve adaletle hükmetmen için Allah’ın ayetleri geldikten sonra heva ve hevese kapılarak onların arzularının arkasından gitme. Biz her biriniz için bir kanun ve şeriat tayin ettik. Allah dileseydi sizi bir ümmet yapardı. Ancak Allah diledi ki her birinizi verdiği şeyle imtihan etmeyi murat etti. O halde durmayın, hayırda yarışın. Sonunda hepiniz Allah’ın huzuruna döneceksiniz. Allah da sizin ihtilafa ve ayrılığa düştüğünüz hususlardaki gerçeği size haber verecektir” (Mâide, 5:48) buyurur.
İkinci ayette ise “Allah sizin için de Nuh’a, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya vahiy ve tavsiye ettiği dini teşrî buyurdu. Dinde dosdoğru olun ve dinde, Şeriatte tefrikaya düşmeyin diye vahyetti. Ne ki bu davetin müşriklere ağır geldi. Ama ne var ki Allah dilediklerini seçecek ve onları hidayete erdirecektir.” (Şura, 42:13) buyurmuştur.
Üçüncü ayet: “Yoksa onların dinde Allah’ın yasakladığı ve meşru kılmadığı şeyleri onlara meşru kılan şerikleri mi vardır? Şayet Allah’ın kendilerine verdiği kıyamete kadar mühlet ve fasıl olmasaydı aralarında hemen hüküm verilir ve onların işleri bitirilirdi. Gerçekten zalimler için elîm bir azap vardır.” (Şura, 42:21)
Dördüncü ayet: “Biz onlara delillerle beraber emrimizi vermişiz, göndermişizdir. Ne ki, onlara ilimle beraber delillere dayanan emrimiz geldiği halde ihtiraslarınızdan dolayı aralarında ihtilafa düştüler. Şurası muhakkak ki Allah aralarında ihtilafa düştükleri hususlardaki hükmünü ahirette verecektir. Sonra biz seni emrimizi ifa ve şeriatımızı icra için memur kıldık, görevlendirdik. Öyle ise, o şeriate ilk önce sen uy ve uygula, bilgisizlerin ve cahillerin heva ve isteklerine uyma.” (Câsiye, 45:17-18)
Bu dört ayette yüce Allah şeriatı Allah’ın dini, kanunu, hükmü, emirleri ve yasakları olarak nitelemiştir.