Allah’a (C.C.) kul, Resul’ü Ekrem Efendimize (S.A.V) ümmet olmakla mükellef her insan; dünya ve ahirette kurtuluşa erebilmek için, kendisine verilen ömür sermayesini ilahi hudutlar dâhilinde tamamlamakla zorunludur.
Bu mükellefiyetin gereklerinin en önemlilerinden biri, hiç kuşkusuz bize emanet edilen beden sağlığını ve hayatını idame ettirebilecek oranda beslenmesini temindir. Fakat bu beslenme muhakkak Allah’ın (C.C.) Kur’an-ı Kerimde buyurduğu gibi helal ve temiz sınırları dâhilinde israf etmeden olmak zorundadır. Diğer taraftan insan, akıl, şuur ve irade ile donatılmış; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan, adaleti zulümden ayırt edebilme yeteneğiyle diğer varlıklardan ayrılmıştır. İnsanın saadete kavuşması, diğer insanlara faydalı olabilmesi ve kemale erebilmesi; aklını ve iradesini, iyiden, güzelden, doğrudan, faydalıdan ve adaletten yana kullanması ile mümkündür. Yani Allah (C.C.) bize bir sorumluğun yanında bir de akıl bahşetmiştir. Kurtuluşa ermenin yolu ise aklı kullanarak Allah’ın (C.C.) emirlerini bihakkın yapmaktan yasaklarından sakınmaktan ve sabretmekten geçmektedir.
TARLADAN SOFRAYA VE ET NİMETİ HELAL OLMALI
Günümüz şartlarında Müslümanları en çok ilgilendiren konunun “helal gıda” olması gerekirken görülmektedir ki gıda konusunda Müslümanlar yeterince ihtimamlı değildir. Oysa helal gıda tüketmek insanoğlu için Allah’ın emrettiği bir zorunluluktur. Ayrıca neslin ifsadının önüne geçmek, yaptığımız duaların ve ibadetlerin kabul olması helal gıdaya bağlıdır. Helal gıda için de tarladan sofraya ve et nimetinde tam bir helal zinciri gerekmektedir. Son yıllarda ithal ve İsrail tohumu, endüstriyel gıdadaki sıkıntılar, gıdalardaki tağşiş ve taklit, gıda maddelerinde yapılan hileler, domuz etinin kasaplık hayvan yapılması ve daha birçok mesele Allah’ın (C.C.) biz kullarına emrettiği helal ve temiz olan şeyleri yiyin şüpheli şeylerden de sakının emrine ne kadar da uzak olduğumuzun bir göstergesidir.
GIDAMIZI AB UYUM YASALARINA TESLİM ETMEYELİM
Her şeyimizi Avrupa Birliği değerlerine teslim ettiğimiz son yıllarda kendi öz değerlerimizden uzaklaştığımızın artık farkına varmalıyız. Devletin temel vazifelerinden birisi hiç kuşkusuz vatandaşına helal ve temiz gıda sunmaktır. Bu kapsamda her şeyde olduğu gibi gıda da temel değerimiz Kur’an ışığında insanımıza helal ve temiz gıda sunmak olmalıdır. Bir an önce Avrupa Birliği politikalarından vazgeçip kendi öz değerlerimize dönmemizin vakti geldi de geçiyor.
KAFA KARIŞTIRAN YÖNETMELİK
Son olarak haberimiz de de gördüğünüz üzere yine Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde gıda konusunda yeni adımlar atılmış; vitamin, mineral ve belirli diğer öğelerin gıdalara eklenmesine ilişkin usul ve esaslar, Avrupa Birliğinin ilgili mevzuatına uyum çerçevesinde yeniden düzenlenmiştir. Yönetmelik bazı vitamin ve minerallerin gıdada doğal olarak bulunup bulunmadığına bakılmaksızın gıdalara eklenebileceğini getiriyor. Ayrıca özel mevzuatla meyveler, sebzeler, kırmızı et, kanatlı eti ve balık dâhil işlenmemiş gıdalara vitamin ve mineraller eklenebilecek. Bu durum da göstermektedir ki yine gıdamızla oynanmaktadır. Bakan Çelik’in yaptığı açıklama ve geçmişte yapılan tespitler göstermiştir ki bugün itibariyle ekmeğimiz dahi şüphe altındadır.
GIDA KONUSUNDA AVRUPA’YA GÜVENEMEYİZ
Eğer insanımızın psikolojik ve sağlık sorunlarından kurtulmasını istiyorsak; nesillerimizin sağlıklı, ahlaklı ve kendi öz değerlerimize bağlı kalmasını ve yetişmesini istiyorsak, helal ve temiz gıda olamazsa olmazımızdır. Ve devletimizi yönetenlerin bir an önce gıda gibi hayati öneme haiz bir konuda Avrupa Birliği uyum yasalarından vazgeçip; ivedilikle yerli, milli bir tarım ve hayvancılık politikasıyla vatandaşına helal ve sağlıklı gıda sunmalıdır. Zira Avrupa’nın değerlerinde domuz eti ve birçok bize (Müslümana) göre haram şeyler meşru görülmektedir. Bu gibi değerleri olan Avrupa’ya gıda konusunda nasıl güvenip bu kadar önem taşıyan bir konuyu teslim edebiliriz. Ayrıca unutmayalım ki helal gıda bir tercih değil zorunluluktur.
Kaynak: www.milligazete.com.tr