Site icon Helal Platform

Yeni Dünya Düzeni – Sistematik Savaş ve Türkiye

sistematik savas ve turkiye

sistematik savas ve turkiye

Enes AY || e.enesay@gmail.com || twitter.com/enes4y

Her geçen gün dünyadaki yeni düzenin sancılarını iyice hissetmeye başlıyoruz. Bunun gerilimleri hem askeri ve ekonomik, hem de sosyal bilhassa kültürel hayatımızı etkileyen her şeyde vuku buluyor. Devletler elinden geldikçe bu düzene hazırlanma ve ayak uydurma çabası içinde. Günümüzde küreselleşen dünya  içerisinde aktör olarak insanoğlunun yeni düzeni nasıl karşılayacağı ve buna tepkisinin nasıl olacağı konusunda belki de deneme aşamasındayız. Yeni düzeni hissedilir hale getirme hatta enjekte etmenin etkin yolları savaş, ekonomi ya da salgın hastalıktır.  Modern dönemi belirleyen savaşlar çağı sanayi devrimi ile başlayıp körfez savaşları ile son buldu. Ekonomi hala bir neden fakat atladığımız bir nokta var ki o da toplumları yeni bir ekonomik sisteme alıştırma. Şuan dünya Covid-19 salgını ile mücadele etmekte. Ve bu virüsün temas yoluyla bulaştığına dair bilgilendirme yapılıyor. Alışverişlerde nakit para yerine temassız kartlarla işlemleri gerçekleştirebiliyoruz. Ve bankalar insanlara düşük faizlerle kredi vererek insanları bir nevi borçlanmaya teşvik etmekte. İnsanoğluna toplu para hep cazip gelmiştir. Bu zaafı bilenler belki de bize bankalar üzerinden operasyon çekmektedir. Dünyanın 2017 yılından beri bir kriz içinde olduğu bariz. Hatta ülkeler elindeki altın rezervlerini yükseltmeye başladılar. Devletlerin altını bir yatırım aracı görmesine paralel, yatırım arzusundaki vatandaşları da altına yöneldi. Bunu fark eden küresel ekonomiyi şekillendirme amacındaki ekonomik merkezler, altın rezervlerine yönelik de bir operasyon başlattılar. Altın alımının düşmesi için gün geçtikçe gram altının fiyatı yükseldi. Hatta bugün 1 gr altının 360,00 TL olduğunu görüyoruz.

Gelin biz kendi ülkemiz üzerinden değerlendirelim. Türkiye’miz kutlu doğumun büyük sancısı içinde. Geçtiğimiz yıllarda yapılan her türlü operasyondan alnının akıyla çıkan devletimiz, inşallah bu süreci de başarılı bir şekilde atlatacaktır. Her çektiğimiz sıkıntıdan sonra büyük başarılara imza atan devletimiz ve milletimiz inşallah bu süreci de devlet- millet sırt sırta vererek atlatacaktır ve güzel yarınlara hep birlikte koşacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 100 yıllık bir geçmişe değil, 1000 yıllık bir devlet geleneğine sahiptir. Şu an Türkiye’miz kendi içinde salgınla mücadele ettiği gibi diğer devletlere de yardım sağlamakta. Ve herhangi bir aksaklık göstermeden devam etmekte. Her ne kadar bizden gibi görünse de içimizde olup daimi bir ihanete tutulmuş malum zihniyet, bunu inkâr etse de Türkiye şuan başarılı bir süreç yürütmektedir. Şuan verdiğimiz mücadele diğer ülkelere örnek olma niteliğindedir ve zannediyorum ki salgından sonra tüm dikkatler Türkiye’mizin üzerinde olacaktır. Çünkü mücadelesinde hiçbir ilkesinden vazgeçmeden yoluna devam etmektedir. Şu zorlu günlerde müspet bir amaca matuf olmayan basit safsatalara kulak vermeden devletimize sımsıkı sarılma zamanı. Diğer ülke devletlerinin de hep söylediği gibi yeni bir düzen kurulmakta. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” ifadesinde yeniden vurgulanmakta. Bu gerçeği idrak etmek gerekiyor. Türkiye, dünya yeni düzeni karşılarken kenara çekilerek edilgen bir konumu değil, sahada aktif bir rol almayı tercih etti. Ve bu yeni düzende Doğu-Batı arasında, medeniyetlerin buluştuğu noktada etkin bir güç olan Türkiye’yi yanına alan kazanacak.

Şuna emin olalım aslında kendi aralarında da bir Türkiye mücadelesi var. Çünkü salgından sonra illa birine fatura kesilecek. Öngörüde bulunalım; ya ABD öncülüğünde tüm dünya Çin’e karşı insanlık suçu işlediği iddiasıyla tazminat davası açacak ve Çin’in yükselen gücü kırılacak yâda Çin salgını başarıyla yöneten bir ülke olarak kahraman ilan edilecek ve dünyanın yeni merkezi Çin olarak kabul görecektir. Tabi bunlar öngörü, kesinlikle vuku bulacağı söylenemez. Ama atalarımız da boşuna dememiş “Görünen köy kılavuz istemez”. Burada Türkiye’nin rolü ne olacak diyeceksiniz. “6 Ağustos 2018 Yeni Dünya Düzeni – Türkiye” adlı yazımda Türkiye’nin rolünü detaylarıyla açıklamıştım. Anadolu toprakları küresel dünyaya açılan bir kapı. Kimine göre ticaret yolunun güvenliği, kimine göre devletinin güvenliği. Ticaret güvenliğinden kastım Çin’in İpekyolu ticareti, devlet güvenliği hususunda ise Ortadoğu’da varlığını sürdürmek isteyen ülkelerin güvenlik kapısı. 06.04.2020 tarihinde Fitch Ratings direktörü Winslow açıklamasında “Türkiye’ de bu yılın üçüncü çeyreğinden itibaren büyüme artacak, 2021 yılında ise %4,5’ e ulaşabilir.” dedi. Savunma sanayi üretiminde de hız kesmeden üretim yapan ve sipariş alan Türkiye bütün kulvarlar da sıkıntılı süreçte bile hız kesmeden devam etmekte. Şimdi tekrar düşünelim, böyle gelişmekte olan bir ülkeyi yanında kim tutmak istemez? Türkiye’nin Jeopolitik ve Jeostratejik konumundan kısaca bahsedersek;

-Orta doğu
-Akdeniz
-Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra balkanlardaki ilişkisi
-Karadeniz
-Boğazlar
-Balkanlara, Orta Doğu’ya ve Kafkasya’ya sınırları
-Doğalgaz ve petrol boru hatları

Sizce de fazla iştah kabartıcı, başlıca nedenler değil mi? Bu yüzden mutlak surette Türkiye’siz bir düzen, düzen olmayacaktır. Ve tekrardan söyleyeyim, belki de kendi aralarında da Türkiye mücadelesi var. Devlet büyüklerimiz de oyunun kurallarını buna göre belirliyor. Salgınsa salgın tedbirleri, ekonomik krizse ekonomi tedbirleri, ticaret savaşı ise ticaret tedbirleri. Danışıklı dövüş diyebiliriz. 1914 bloklaşma süreci belki de yeniden adlandırılacak. Şu süreçte dışardan bir göz bunlarla nasıl mücadele edilecek diye gözlem yapmaya devam ediyor ve yeni düzende, başarılı çıkan devletlerle birlikte yol alacak. Biz devletimize güvenelim. Türkiye bu süreçlerin hepsinden alnının akıyla geçecektir. Süreç sıkıntılı lakin sonrası bereketli. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Allah, güvenlik güçlerimizin ve milli olan politikacılarımızın işini kolay eylesin. Hepsi milletin selameti için Allah’a emanet olsun.

Exit mobile version