Rusya – Ukrayna Savaşı’nın devam ettiği bu günlerde Boğazların durumu ve Karadeniz’in akıbeti merak konusu olmuştur. Bu bağlamda Rusya ve Osmanlı Devleti arasında geçmiş dönemde yapılan savaşlar ve antlaşmalar da tarihten ders çıkararak ileriye bakılabilmesi noktasında önem taşımaktadır. Ayrıca YKS ve KPSS gibi kritik sınavlarda da konuyla ilgili farklı sorular sorulabilmektedir. İşte bu nedenle 1768 – 1774 Osmanlı Rus Savaşı sonunda imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ’nı sizler için araştırdık.
Savaş Neden Başladı, Nasıl Gelişti?
Lehistan’ı (günümüzde Polonya) hakimiyeti altına almak isteyen Rusya, 18. yüzyılda Rus çariçesi 2. Katerina’nın liderliğinde yayılmacı bir siyaset izlemeye başlamıştır. Bu durumdan rahatsız olan Lehler Osmanlı Devleti’nden yardım istemiş ve bölgede kontrolü sağlamak isteyen Osmanlı da bu çağrıyı karşılıksız bırakmamış, Rusya’ya savaş açmıştır. Ancak dönemin Sadrazamı olan Mehmet Emin Paşa’nın Osmanlı ordusunu lojistik ve ekonomik yönden sıkıntılı bir duruma sokması savaşın gidişatını negatif yönde etkilemiştir.
Azak Denizi, Ukrayna hattı ve Kafkasya olmak üzere üç koldan saldırıya geçen Rusya; Sırbistan, Karadağ, Eflak ve Boğdan’da yaşayan Ortodoks halkı da Osmanlı’ya karşı kışkırtmıştır. Mora’daki halkı da ayaklandırmak isteyen Ruslar, İngilizlerin de desteği ile 1770’te Baltık Denizi’ni aşarak Akdeniz’e inmiş ve Çeşme’de 30 kadar Osmanlı donanmasını yakmıştır. Lehistan ise 1771’de Ruslara mağlup olmaktan kurtulamamıştır. Rusların yaklaşık 5 bin asker kaybına karşı, 200 bin askerinin 3/2’sini Tuna’da ve Balkanlarda şehit veren Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kalmıştır.
Küçük Kaynarca Antlaşması Ve Kırım Neden Önemlidir?
Küçük Kaynarca, günümüzde Romanya’nın güneyinde Dobruca bölgesinde yer almaktadır. Toplam 28 maddenin yer aldığı Küçük Kaynarca Antlaşması Osmanlı açısından büyük bir felaketin habercisi olmuştur. Öyle ki Kırım bağımsız olmuş; ancak halkı Halifeye bağlı kalmıştır. Dönemin Osmanlı padişahı 1. Abdülhamit’in uluslararası bir antlaşmada Halifelik sıfatını ilk kez kullanması da bu noktada ayrıca önemlidir.
Rusya’nın İstanbul’daki Ortodoks kilisesini ve Ortodoks halkını himayesi altına alması da dikkat çekici bir başka durumdur. Böylece Ruslar, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışma hakkı elde etmiş oluyorlardı. Ayrıca Rusya’nın Akdeniz’e inme hedeflerini gerçekleştirebilmesi adına, bu antlaşma ile Karadeniz’de donanma bulundurma hakkına kavuşması da son derece önemlidir. Öyle ki, bu madde ile Karadeniz artık Türk Gölü olma özelliğini yitirmişti. Dahası Osmanlı Devleti Fransa, İngiltere ve Hollanda’dan sonra bu antlaşma ile Rusya’ya da tarihinde ilk kez kapitülasyon vermek zorunda kalmıştır. Bundan sonra yaklaşık 150 yıl Ruslar kapitülasyonlardan yararlanabilecek, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’na dek Osmanlı ticareti ciddi bir darbe yemiş olacaktı. Ne var ki Atatürk döneminde (1936) imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye Cumhuriyeti tekrar Boğazlar üzerinde tekrar söz sahibi olmuş ve hatta günümüzde devam Rusya – Ukrayna Savaşı’nda da Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden doğan haklarını özgürce kullanmıştır.